Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Güven, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Türkiye Ruh Sağlığı Profili-2 Araştırması” projesinin tanıtım toplantısına katıldı.
Toplantıda konuşan Güven, “Türkiye Ruh Sağlığı Profili-2 Araştırması”nın Türkiye’de ruhsal hastalıkların yaygınlığını ve ruhsal tedavi ihtiyaçlarının belirlenmesini amaçlayan bir çalışma olduğunu, bundan ötürü yapılan bu çalışmayı son derece önemli ve değerli bulduğunu bildirdi.
Ruhsal hastalık yaygınlığı ve tedavi ihtiyacını bilimsel kriterlerle oluşturulmuş klinik görüşmeler yoluyla saptamanın en doğru yöntem olduğuna işaret eden Güven, “Türkiye nüfusunu yansıtan ruhsal hastalıklarla ilgili ilk geniş çaplı araştırma 1998 yılında yapılan “Türkiye Ruh Sağlığı Profili” araştırmasıdır. Bu araştırma önemli bir ihtiyacı karşılamıştır. Yaklaşık on yıl aradan sonra bu yıl ikincisi yapılan araştırma ile; ruhsal hastalıkların yaygınlığı, ilişkili faktörleri, yeti yitimi ve tedavi hizmeti kullanımı araştırılmıştır” ifadelerini kullandı.
Bakan Yardımcısı Güven, ayrıca yapılan çalışma ile ruh sağlığı hizmetlerinin kullanım oranı ve memnuniyet düzeyinin de araştırılarak, ruhsal tedavi ihtiyacı ve karşılanma düzeyinin belirlenmesinin hedeflendiğini belirtti.
Üniversitelerin ve araştırmacıların yaptıkları çalışmaların yanı sıra Bakanlık tarafından da “Sağlık İstatistikleri Yıllığı”nın düzenli olarak her yıl yayımladığını hatırlatan Güven, sözlerine şunları ekledi:
“Son yıllarda ülkemizde sağlık alanında büyük değişimler yaşandığı aşikardır. Aile hekimliği sistemi, toplum ruh sağlığı merkezleri gibi uygulamaların toplum ruh sağlığını nasıl etkilediği de bu tür çalışmalar sonucunda daha iyi anlaşılabilir.
Günümüzde neredeyse her hastalığın baş suçlusu olarak gösterilen stresin önce ruh sağlığını, sonrasında da beden sağlığını bozduğu herkes tarafından kabul edilen acı bir gerçektir. Bu anlamda stresle baş etmenin yanı sıra ruh sağlığını ne derece ve nasıl etkilediğini bilmek ve ona göre çözüm yolları üretmek de bu ve bunun gibi yapılan bilimsel araştırmalarla mümkün olacaktır.”